
Televizyonlarını yeni açan sevgili seyirciler...
FENERBAHÇE - Sivasspor: (1 - 0)
Liderle arasındaki puan farkının daha fazla açılması demek büyük bir yıkıma uğramak demek olacaktı. Bu ise şampiyonluk ümitlerinin sıfırlanması, futbol takımının devre arasında bir kaosa yuvarlanması demekti. Futbolcuların hocalarını, medyanın bencil ve kötüleyici yayınlarından kurtarmak amacıyla kenetlendikleri maç başlar başlamaz anlaşılıyordu. Bu maçı almak için ne gerekiyorsa yapma amacıyla maç boyunca her topa yetişmeye, topa yetiştiklerinde de gole gitmeye çabaladılar. Sivasspor’un ise büyük takıma karşı büyük bir mücadele vermek amacıyla sahaya çıktığı da ilk dakikalarla birlikte belli oluyordu. Bunun için önce sertliğe başvurulması gerektiğinin de bilincindeydiler. İşte bu konuda asıl işin hakeme düştüğü gerçeği vardı.
Ülkemizde futbolun dünya standartlarına yakın olma olanağı fazla. Ne var ki önce bu gereksiz sertliğin önlenmesi şartı var. Sert futbolun, rakibe futbol oynatmamak demek olmadığını artık tartışmalıyız. Hakemlerin seminer mi yapacaklar, Federasyon toplantısı mı ne yapacaklarsa yapıp artık takkelerini önlerine koyup sertlik konusunu incelemeleri gerekmekte. Top kendi yarı sahasındayken takıma yapılan faullerde avantaj kaidesini bir tarafa bırakıp faulü yapan hakem tarafından ikaz edilmeli. Tekrarında sarı kartın geleceğini kendisi de anlamalı.
Bu maçtan bir örnek verecek olursak, Mehmet Nas tribünün önünde çok sert bir faul yaptı. Hakem sadece faulü verdi. Aradan 10 dakika geçmeden bu kez orta sahada aynı sertlikte bir faul daha yaptı ve hala sarı kartı göremedi. Bu kartla tanışması için ise çok daha fazla fauller yapması gerekti. Bu maçta bu örnek kadar çok faule göz yumulmayacak olsa Fenerbahçe golü hatta golleri çok daha erken bulacağı bir futbol oynamaktaydı. “Güzel futbol yok” diyeceklerine güzel futbola hakemler izin vermiyor deseler doğruyu söylemiş olacaklar. Üstelik büyük takımların belalısı sakatlanmalar da çok daha azalmış olacak.
Gene maçın adamı olması gereken Gökhan’ın oynadığı futbolu hiçbir takımda da Fenerbahçe’nin diğer oyuncularında da göremiyoruz. Bu oyuncu ne ücret istiyorsa verip 5 yıllık bir sözleşme yapmak yönetimin en büyük futbol başarısı olacaktır. Her yere yetişip savunmada gollük akınları önlerken sağ kulvarı yarış kulvarı haline getirip gol yollarının en başarılısı oluyordu. Gökhan’dan sonra sözü edilecek oyuncu ise attığı serbest vuruş golüyle takımına 3 puanı kazandıran Alex olacaktır. Ayrıca Alex; istekli, koşan, deparlar atan oyunuyla da dikkat çekmişti.
Çok gol pozisyonuna giren Fenerbahçe golü erken bulacak olsa farklı bir skorla kazanacağı bir maç oynuyordu. Takımda sadece Niang’ın eski formunda olmayıp Güiza vari goller kaçırması dikkat çekici. Cristian da bir türlü topu alıp gitme cesaretini gösteremediği için hızlı hücumlarda fren etkisi yapmakta. Fenerbahçe “en iyi kontratak kendi takımına korner atılırken yapılır” Futbol Gerçeği’ni ilk kez bu maçta uyguladı. 9 kişi ile kendi ceza sahasında beklerlerken Alex geri gelmekte olan Stoch’a başıyla ileriyi gösterdi. Stoch tekrar rakip kaleye doğru dönerken korner atıldı ve kafalardan seken top Stoch’un önüne düşünce kontratak başlamış oldu. Alex müthiş bir deparla santra yuvarlağına girmişken Niang da soldan koşusunu sürdürmekteydi. Alex’in gönderdiği topta Niang rakibini solundan geçmeye çalışacağına topa bassa kaleci ile karşı karşıya kalıp çok güzel bir kontratak golü atmış olacaktı. Yazık oldu bu pozisyona.
Lider ile 9 puanlık farkın kapanması Fenerbahçe’nin elinde olmadığı için ancak rakibinin tökezlemesi halinde eline geçecek bir fırsatı çok puan toplayarak değerlendirebilir. Bu da taraftarları için ikinci yarının en büyük beklentisi olacak.
Gelecek maçta buluşmak üzere hoşça kalın.
YMM. Okan İnanç
Ankaragücü - FENERBAHÇE : (2 - 1)
Devre arasında Fenerbahçe taraftarının görüşü, ”bu maçın çantada keklik olduğu” şeklindeydi. Ne var ki bazen futbol tanrıları bir takımın bir maçı kazanmaması için elinden geleni yaparlar. Fenerbahçe farklı kazanabileceği bir maçı kaybetti. Önceki haftalarda olduğu gibi ilk yarıda başka ikinci yarıda başka bir Fenerbahçe vardı Ankara’da. Gene de ilk yarıda kaçırdıkları girmiş olsa ikinci yarı daha dikkatli oynayarak galibiyeti koruyabilecekti. Bu yenilgi ile liderin 9 puan gerisine düşmek demek normal şartlarda şampiyonluktan epey uzak kalınması demek oluyor. Sadece liderin sonraki maçlarında üst üste kötü sonuçlar almasıyla ümitlenebilir.
Fenerbahçe’nin ikinci yarıda düştüğü bu kötü durumun akla getirdiği ilk neden tabii ki takımın iyi çalışmaması nedeniyle fizik kondisyonunun düşmesi oluyor. Teknik heyetin ilk yapacağı iş bunun çaresini bulmak olacaktır. Bir de ikinci yarıya çıkılırken en çok oyundan düşen oyuncular kimlerse onların değiştirilmesiyle başlanmaması hata olarak öne çıkmakta. İlk onbirlerin tespiti teknik kadronun inisiyatifindedir ama yedek kulübesindeki her oyuncu ile değişiklik, futbolseverler tarafından da değerlendirilebilir. Fenerbahçe’de bu değişiklikler önceki maçlarda olduğu gibi bu maçta da geç yapıldı. Devre arasında değişiklik daha doğru bir zamandır. İki oyuncu devre arasında değiştirilip bir oyuncu ise sakatlık olasılığı karşısında son 15 dakikaya bırakılabilir. Hem çıkan oyuncuların suratlarının yayıncı kuruluş tarafından kurt kuzuyu izler gibi izlemesi önlenmiş olur hem de hocası bu değişikliğin nedeni konusunda kendisini ikna etme fırsatı bulur. Ayrıca yerlerine geçecek olanlara da nasıl oynatılmak istendikleri daha detaylı anlatılmış olur.
Fenerbahçe maça fırtına gibi eski yıllardaki Fenerbahçe’yi hatırlatır şekilde başladı. Önceki haftalara göre bir artısı daha vardı ki o da hızlı paslaşmaya geçmesiydi. Top rakipteyken pres deseniz vardı, oyunun kontrolünü elinde tutmak vardı. Karşı kalede çok sayıda pozisyona girerken Volkan sadece bir kez yere uzanarak top alıyordu. Bu yarıda oynayan futbolcuların tümü çok iyi oynarken hatalı oynayan olmadığı gibi hatalı top kullanımı yok denecek kadar azdı. İkinci yarıda çok şey değişti. Ankaragücü değişmiş baskılı bir futbola dönmüştü. Belli ki Fenerbahçe’nin ikinci yarıda daha düşük bir tempoyu kabullenmek zorunda olduğunu biliyorlardı.
İki devrede iki farklı Fenerbahçe izlenince oyuncuların değerlendirilmesini bu iki devrenin toplamına göre yapacak olursak sadece bir oyuncuyu çok iyiydi şeklinde değerlendirebiliyoruz. Bu oyuncu da her zaman olduğu gibi gene Gökhan Gönül oluyor. Buna rağmen aynı Gökhan dahi çok sayıda indiği çizgiden ortalarını hatalı yapmaktaydı. Bu ortaların hemen hepsini dışarıya yönlendireceğine diğer arkadaşları gibi kaleciye doğru atarak güzelim akınlarını sonuçsuz bitiriyorlardı. İkinci yarı başladığında gördük ki, Cristian, Mehmet Topuz, Dia, Caner, Emre yok gibiler. Hepsi ya geri çekilmişler, ya az koşuyorlar, topları rakip oyuncuların kapmalarını izliyorlar. Niang bile nedense ortada çapraz koşular yaparak top alacağına sol çizgiye yanaşarak oynamayı yeğliyordu. Yenilen 2 gol ikinci yarının futbolu karşısında beklenen bir sonuç sayılıyordu.
Fenerbahçe kazanması gereken bir maçı gene 2. yarıdaki futboluyla kaybederken şampiyonluk ümitlerini azaltarak ilk yarının son maçına çıkacak. Gelecek hafta buluşmak üzere hoşça kalın.
YMM. Okan İnanç
FENERBAHÇE- Kard. Karabükspor: (2 - 1)
Önceki haftalarda hep Fenerbahçe’nin maça çok iyi başlayıp golü bulduktan sonra kötü futbola döndüğü tenkid konusu yapılıyordu. Bu maç da önceki maçların tekrarı gibi bir maç oldu. Taraftar akın akın maça geliyordu. Kasım aylarının bir özelliği olan ve sıcak havaların devamı anlamına gelen “pastırma yazı” ancak 5 Aralık günü yani maç günü sona ermiş ve kışın soğuk yüzü görülmüştü. Maç taraftarı mutlu edecek bir tempoda başlamıştı. Sonra bu maçta da izahı zor aynı gelişmeler görüldü. Çok iyi başlanan maçta 17. dakikada 2 – 0 öne geçerek Fenerbahçe izleyenlere farklı bir galibiyet mesajı veriyordu. Ne var ki dakikalar ilerledikçe önce durdu, sonra da hâkimiyeti rakibe bıraktı. Onun en iyi oyuncusunu, Emenike’yi markajda zorlandı. Aynı oyuncudan farkı bire indiren bir gol yedikten sonra her an 2 puanın kaybına neden olacak bir gol yeme olasılığı da ortaya çıktı. Son dakikalarda ise maça yeni alınan oyuncularla tekrar gol aramaya başlanan bir gelişme yaşandı.
Emre sakatlıktan yeni çıkmış olmasına karşın eskisinden hiç farkı olmayan çok başarılı bir maç çıkartırken diğer iyi oynayanlar tabii ki başta Alex olmak üzere Gökhan Gönül ile Caner olarak sıralanabilir. Emenike’nin müthiş futbolu savunma zaaflarını da ortaya çıkartı. Önce Lugano tarafından marke edilmeye çalışıldıysa da hava toplarındaki üstünlüğü görülünce Yobo ile yer değiştirdiler. Ne var ki Emenike ile ikili mücadelelerinden birisinden gol bile çıktı. Emenike vücut yapısının üstünlüğünü çok iyi kullanan bir oyuncu. Rakibi elle itmek fauldür ama kendisi kol gücüyle rakibini yanından fırlatabilmekte. Üstelik bu yapısına ek olarak hem futbol tekniği çok ileri hem de hava hâkimiyetine sahip bir futbolcu.
Niang sakatlık sonrası hala eski formuna ulaşamamış bir görüntü vermekte. Çok daha önce Semih’le değiştirilse daha iyi olacaktı. Semih’in girdiği o çok kısa sürede gollük bir pozisyon bulması da çok ilginçti. Ne var ki tam “nöbetçi golcü”lüğün gereğini yerine getirecekken acele etti ve vuruşunu erken yaptı. Oysa önü çok açıktı ve kaleciyi çalımla yatırdıktan sonra golünü atacağı çapraz mesafe kaybolmayacaktı. Cristian, maça başladığında “eskisine göre çok daha iyiyim” dercesine bir görüntü verdiği halde ilerleyen dakikalarda eski Cristian geri dönmüştü. Stoch bazen çok güzel hareketlerle arkadaşlarına gollük pozisyonlar hazırladığı halde bazen de ayağındaki topları bencilce kullanmakta. Üstelik bu vuruşları da başarısız vuruşlar şeklinde olmakta.
Takımın en büyük eksiği hala yavaş oynaması, hızlı hücuma kalkamaması. Kontr ataklara çıkamaması olarak görülüyor. Buna biraz da topları kaybetme korkusunun yol açtığı düşünülebilir. Oysa kaybedilen toplar yeniden kazanılabilir ve yeni gol pozisyonları bu toplarla daha bariz gol pozisyonları hazırlar. Korkamaya hiç gerek yok. Bu takım kontrollü futbol yerine açık futbol oynayarak da rahat ve çok gollü maçlar kazanacak kapasitede bir takım.
Bu maçta en büyük kazanç alınan 3 puandır. Fenerbahçe şampiyonluk yolunda çok önemli bir adım daha atmıştır. Kalan 2 maç da kazanılacak olursa ilk yarı 2. olarak bitirilebilir ve artık korkacak olan ise Trabzonspor haline gelir. Gelecek hafta buluşmak üzere hoşça kalın.
YMM. Okan İnanç
İ.B.Belediyespor - FENERBAHÇE : (0 – 1)
Bu maçın kazanılması şampiyonluk yolunda çok büyük bir adım olacaktı. Oyuncusundan hocasına, yönetiminden taraftarına herkes de buna inanmıştı. Ne güzel futbol, ne iyi oynamak, Fenerbahçe takım olarak sadece bu maçı kazanmak istiyordu ve öyle de bir futbol oynadı. Bu maçta iyi oynayanlar vardı, vasatı geçemeyenler vardı ama kötü oynayan yoktu. Kaçırılan gollerde ne kadar şanssızlarsa rakibin kaçırdığı birçok pozisyonda da o kadar şanslıydılar.
Bu maçtaki futbola bir de gelecek maçlar açısından bakılabilir. Fenerbahçe’nin futbolunda değişen ne var değişmeyen neler şeklinde. Artı olarak gösterilebilecek yeni durumlar:
Bunlar bu maçtaki olumlu görünümlerdi ama hala çözülemeyen ama sıranın onlara geldiği belli olan sorunlar da devam ediyordu:
Takımın bu maçtaki en iyileri önemli kurtarışlarla gene her zamanki gibi başta Volkan olmak üzere, Mehmet Topuz, Cristian, Gökhan Gönül ve gene her zamanki gibi Alex’di. Yukarıda da değindiğim gibi kötü oynayan yoktu. Alex’in oyundan alınması ise hocasının kararıydı ve yorum yapmak kimsenin haddi olmamalıydı. Medya yazarcıklarının her birisinin başka bir yorum yapması ise tam bir uzaktan gazel okuma örneğiydi. Hani sanatçı sahnede şarkı söylerken bunu işiten çobanın dağ başında gazel okuması gibi.
Bu garipler, İ.B.Belediyespor’un kazanmasını istediklerinden sanki Fenerbahçe kazara, şansının yardımıyla kazanmışçasına yorumlar yapmaktalar. Oysa maçta, iki takımdan hem kişisel hem de takım istatistiklerinin tümünün Fenerbahçe’den yana olduğunu görmezden geliyorlardı. Üstelik Fenerbahçe bu maçta bir yenilik daha yapıyordu. Golünü attıktan sonra da sahanın her tarafındaydı ve maçın hâkimi pozisyonunu korumaya devem ediyordu. Bir de kaçan penaltının haksız verildiği iddiasındaki garipler var. Oysa Dia’nın ayaklarına Mahmut’un ayaklarını taktığı tekrarlarda açıkça izlendi. Üstelik maçta bir başka penaltı’yı da bu psikolojisi bozuk hakemimiz es geçmişken.
Fenerbahçe önündeki takımlarla arayı gittikçe kapatmakta. İlk yarıyı bu şekilde bitirecek olursa Şampiyonluğun en yakın adayı olduğunu taraflı tarafsız herkes kabul etmeye başlayacaktır. Gelecek hafta buluşmak üzere hoşça kalın.
YMM. Okan İnanç
FENERBAHÇE - Bucaspor : (5 - 2)
Fenerbahçe taraftarı için çifte mutluluk taşıyan bir hafta geçti. Maç, taraftarın sevgilisi Alex’in üç bininci golü atmasıyla başladı. Hem de 30’lu saniyeler de atmasıyla. Sonra da arkası geldi. Güzel futbola eklenecek bir başka sıfat daha vardı, o da etkili futboldu. Orta sahada pres yapanları da vardı, göze güzel görünmesine ek gollük pasları verenler de vardı. Bu futbol Fenerbahçe’yi bu hafta izlenen takımlar içinde en kaliteli futbolu oynayan takım olarak göstermekteydi.
Ne var ki ikinci yarıya 3 – 0 önde başlayan Fenerbahçe takım olarak bu skoru da, bu güzel futbolu da yeterli bulmuş olacak ki bu futbolu bıraktı ve durdu. O kadar geriye çekildiler ki Alex ile Yobo sık sık iki ellerini yandan iterek devamlı arkadaşlarına “ileri çıkın” deme zorunluluğu duyuyorlardı. Top ayağına gelen oyuncu boş arkadaşını bulmakta zorlanınca ya ayağındaki topu kaptırıyor ya da zor durumda bulunan arkadaşına gönderdiği topu o kaptırıyordu. Önce kalesinde tehlikeler yaşamaya başladı sonra da golü gördü. Tabii yenilen gol biraz hareket getirdi. Hareket gelmesi de golleri getirdi.
Takımın iyileri ile vasat oynayanları ilk yarı, ikinci yarı diye ayıracak olsak başka başka değerlendirmeler ortaya çıkacaktır. Bu nedenle maçı bütünü ile ele almak daha doğru olacaktır. Volkan çok zor kurtarışlar yaparken serbest atıştan gelen topa çıkmamasını hata olarak değerlendirenler de vardı. Savunmada Bekir, başarılı futboluna devam eden Yobo ile iyi bir ikili oluşturmaya başladı ve Blica’dan daha iyi olduğunu da gösterdi. Birisi Brezilya Ulusal takımında sol bek, diğer Türk Ulusal takımının sağ beki. Gökhan Gönül hem savunmada gelen rakiplere yapışarak yaptığı preslerle hem de ileriye mükemmel çıkışlarındaki gole yakın oyunuyla kat kat üstün bir futbol oynuyordu. Santos’un en kötü yönü maçı da rakibi de önemsemeyen ve izleyiciye ters gelen ilginç top oyunlarıydı. Tabii bu ilginçlikler top kayıplarına da neden olunca seyirci tepkileri de gelmeye başladı. Bilica sanki ileriye pas atmamaya yemin etmiş görüntüsüne devam etmekte. Nasıl bir anlayış içinde olduğunu tahmin etmek de çok zor. Hocasının bunu istemesi halinde bile itiraz edip, “gerektiğinde ileriye atabilmeliyim hocam” demesi gerekir ki bir hocanın “orta sahada ayağına gelen her topu ya yanındakine ya da arkandakine ver, boş da olsa sakın ilerdeki oyunculara atma” demesi kadar saçma bir şey olamaz. Bu nedenle yuhalamalardan maç sonuna kadar o da nasibini aldı.
Aslında maç sırasında kendi futbolcusunu yuhalama tribün ayıbının hortlamasına ve moda olmasına Beşiktaş seyircisi neden oldu. Tribün Amigoları’nın yakınlığı dedikodularının gerçek olduğu düşüncesi akla gelmekte. Önce Santos sonra da Bilica bundan nasibini aldı. Sahada kendi seyircisi tarafından oyuncu ile bir empati yakınlığı kuracak olursanız bu oyuncu nasıl futbol oynayabilir düşüncesi aklınıza gelecektir. Sadece o oyuncu değil arkadaşlarının da morali sıfıra inecektir. Bu ayıba mutlaka son verilmelidir.
Alex 3001-3002-3003 almış başını giderken her takımın başına böyle bir futbolcu gerekli düşüncesindekiler haklı çıkıyordu. Orta sahada ayağına gelen topları kime atacağını önceden kararlaştırdığı gibi durumun değişmesi halinde aniden bu kararını değiştirebiliyordu da. Koşması gerektiğinde her golcünün yaptığı gibi herkesten önce rakip penaltı noktası civarına yetişiyordu. Üç binlikli üçlemesini de bu becerileriyle tamamladı bu ona hem yakıştı hem de büyük bir ödül oldu.
Niang’ın nasıl bir golcü olduğu attığı golden belli olurken Fenerbahçe’nin ona onun da Fenerbahçe’ye yakıştığı ortaya çıkıyordu. Semih’le ver-kaç yaparken onun kendisine o pası vereceğinden emin, kaleye arkası dönükken, 360 derece dönerek önüne geleceğini tahmin ettiği topu şutlayarak kalecinin uzanamayacağı uzak direğin dibine gönderiyordu.
Fenerbahçe sakatları iyileştikçe gücünü göstermeye devam ediyor. Yalnız ikinci yarıda da sakatlıklarla, kart cezalarıyla çokça karşılaşılacağı kesin olduğundan devre
arası takviyesinin de gerekli olduğu anlaşılmakta. “Devre arasında alınacak iyi futbolcu bulunamaz” görüşü bence yanlış. Dünyanın önde gelen takımlarının kadrolarına alınıp ilk onbirlerde yer bulamadıkları İçin kırgın olan çok sayıda kaliteli futbolcu devre arasını beklemekte. Fenerbahçe bu maçın ilk yarısındaki futboluyla şampiyonluk adaylarından birisi olduğunu gösterdi. Gelecek hafta buluşmak üzere hoşça kalın.
YMM. Okan İnanç
Gaziantepspor - FENERBAHÇE : (2 - 1)
“Fenerbahçe üst sıralardaki takımlarla arasındaki puanları kapatmaya başladı, emin adımlarla yükseliyor. 6 da 6 yapacak olursa ilk yarıyı lider olarak dahi tamamlayabilir” düşünceleri tüm camiaya hâkimdi. Gaziantepspor maçına takımın da bu düşüncelerin ışığı altında iyi başladığı gözlenince ümitler de arttı. Üstelik de erken bir golle öne de geçilmişti.
Ne var ki bu maçı da gene ikiye ayırarak yazmak gerekecek. Fenerbahçe’nin golüne kadar oynanan kısım ile golden sonraki kısım olarak. Yenilginin nedenlerine aşağıda yer vermeye çalışacağım ama ilk bölümdeki rasyonel futboldan da söz etmek gerekli. Takımca koşup topa sahip olunuyor, olumlu paslarla rakip kontrol altında tutuluyordu. Alex’in ayağına geçen her top rakip kaleye ulaşan bir pozisyon olarak bitiyordu. Gol de böyle çok paslı bir akın sonrasında 18. dakikada, gene Alex tarafından onun ligdeki 100. golü olarak gelmişti zaten. Ona da yakışıyordu bu 100 gol.
İlk bölümde herkes görevini yaptığı gibi Baroni’nin bile olumlu oynamakta olduğu, maçı izleyenlerce yanındakine fısıldanıyordu. Stoch sol kulvarı çok güzel kullanıp rakip ceza sahasına olumlu toplar taşımaktaydı. Takımda vasatın altında oynayan yoktu. Şimdi de atılan bu güzel ve güzellikli golden sonrasının nedenlerine gelelim. Önde olduğu halde Fenerbahçe bu maçı neden kaybetmişti, onları sıralayalım:
Bu maçın kaybından sonra nedenler olarak bunlar akla gelmekte. Tabii sakatlıklar nedeniyle ideal onbirlerin uzun süre bir arada oynayamamaları da ligimizin bir başka ayıbı. Büyük takımlara karşı onları ve pahalı oyuncularını durdurma amaçlı olsun, gözlerini korkutma amaçlı olsun sakatlıklara neden olan sertlikler önlenmedikçe ligimiz yabancı oyuncular tarafından Katar liginden farksız sayılmaya devam edecektir. Burada iş Federasyona, Merkez Hakem Kurulu’na ve hakemlerimize düşmekte. Bu sakatlıkların nedeni sertliğe izin veren hakemlerdir.
Fenerbahçe’nin devre arasında en az 3-4 yeni transfer yapması halinde liderle arasındaki 8 puanlık farkın kapatılması olanaklıdır. Önünde yer alan takımların da düşüş günleri gelecektir. Tıpkı Bursaspor’un olduğu gibi. Şimdi kalan 5 maçın 15 puanla kapatılması şart oldu. Gelecek hafta buluşmak üzere hoşça kalın.
YMM. Okan İnanç
Türkiye Cumhuriyeti; başta büyük önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu vatan için gözünü kırpmadan kanını akıtmış, canını hiçe sayarak bu uğurda mücadele vermiş atalarımız tarafından kurulmuştur. Hiçbir etnik, dini ve ırk ayrımı güdülmeden; Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Arabı ile topyekün verilen onurlu bir mücadele ile...
Fenerbahçe Spor Kulübü de kurtuluş mücadelesinde rol alan diğer tüm vatandaşlarımız ve bağlı oldukları kitleler gibi bu savaşta çok önemli bir görev üstlenmiş ve Anadolu topraklarının düşmanlardan temizlenmesi için verebileceği en üst seviyedeki katkısını sunmuştur.
Böylesine onurlu ve her zümreye nasip olmayacak bir tarihe sahip olan Fenerbahçe Spor Kulübü hakkında, günümüzde duyulan nefret ve bunun beraberindeki düşmanca tutum had safhaya ulaşmıştır.
Anadolu'da gittiği deplasmanlarda adeta Yunan takımı muamelesi gören, Konstantinapol takımı sataşmaları ile ülkemiz hakkında bölücü tutum sergileyenlerce sonunun nereye gittiği tartılamayan hakaretlere maruz bırakılan Fenerbahçemize, şimdi de haddini bilmez bir meçzup ırkçı ve kışkırtıcı sözleri ile büyük bir hakarette bulunmuştur.
Daha önce de benzer örnekleri ile çeşitli yakışıksız sataşmalarla küçük düşürülmeye çalışılan tarihi onurlarla dolu kulübümüzün, mevcut oyuncuları hakkında ırkçılığın en ağır hali ile talihsiz yakıştırmalarda bulunan Barış Kuyucu denen akl-ı evveli şiddetle kınıyorum. CNNTürk gibi bir kurumun önemli bir pozisyonunda görevi olan bu kendini bilmez, hakettiğini yakında bulana kadar olabilecek her platformda tepki vermeye devam edeceğim.
Bir zaman, Haldun Boysan denen kendisini sanatçı(!) olarak nitelendiren bir başka akıl yoksunu tarafından da benzer sataşmalara maruz kalınmış ve bu durum büyük infial uyandırmıştı.
Fakat görüyoruz ki; bu tip insanlar, topluma akıttıkları zehirin cezasını bulmak yerine adeta ödüllendirilerek, meslek(!) hayatlarına devam edebilmektedir.
Bugüne kadar bu tip kişiliksizlere gerekli tepki oluşturulamamış olmalı ki; utanmazca, hayasızca, ahlaksızca bu ülkenin asırlık çınarı olan, tarihi erişilemez onurlu hatırayla dolu olan, ülke sporunun önde gelen büyük kulübü Fenerbahçe hakkında, çekinmeden kopasıcası dillerini uzatma cüretinde bulunabiliyorlar.
Oluşan tepki karşısında hemen internetteki hesabını silerek kurtulacağını zanneden Barış Kuyucu'nun vakit geçirmeden görevinden ayrılması ve kamuoyu önünde gerekli yaptırıma uğratılarak kamu vicdanının rahatlatılması beklentisindeyim.
Zamanında naklen yayın esnasında talihsiz bir dil sürçmesi ile veya anlık hata ile ağzından bir kesim hakkında yanlış ifadeler döküldüğü için bugün yok edilmişler arasında bulunan isimlerden çok daha büyük bir yanlışın içinde bulunan bu isim ve önceki benzer hataları işlemiş isimlerin toplumun önünde yer alan hallerinden uzaklaştırılarak bir daha bu ortamlarda bulunmamasını istiyorum.
Bu uğurda verilecek her türlü mücadelenin içinde olacağım.
Herkes haddini bilecek!
Hızır Hoşça
Fenerbahçe Spor Kulübü Haftalık Maç Programı | |||||||
Hafta: | 08 Kasım 2010 / Pazartesi – 14 Kasım 2010 / Pazar | ||||||
Tarih | Saat | Ev Sahibi Tak. | Misafir Takım | Müsabaka Adı | Yer | Yayın | Skor |
08 Pazartesi | - | - | - | - | - | - | - |
09 Salı | 20.00 | MKE Ankaragücü | Fenerbahçe | Türkiye Kupası Grup 1. Maçı | Ankara 19 Mayıs Stadı | TRT |
|
10Çarşamba | 18.00 | Kraliçeler | MKB Euroleasing | Bayanlar Eurolegue 3.Hafta | Caferağa SS | FBTV |
|
| 20.45 | Potanın Kralları | Montepaschi Siena | Turkish Airlines Euroleague 4.Hafta | Sinan Erdem SS | NTV Spor |
|
11 Perşembe | - | - | - | - | - | - | - |
12 Cuma | - | - | - | - | - | - | - |
13Cumartesi | 15.00 | Potanın Kralları | MP Trabzonspor | Basketbol Erkekler Ligi 5.Hafta | Sinan Erdem SS | SporMax |
|
| 16.00 | Filenin Efendileri | Maliye Milli Piyango | Voleybol Erkekler Ligi 5.Hafta | TVF 50.Yıl SS | FBTV |
|
| 17.00 | Kraliçeler | İstanbul Üniversitesi | Basketbol Kadınlar Ligi 4.Hafta | Caferağa SS | FBTV |
|
| 19.00 | Gaziantepspor | Fenerbahçe | Türkiye Süper Ligi 12.Hafta | Kamil Ocak Stadı | Lig TV |
|
14 Pazar | - | - | - | - | - | - | - |
|
|
|
|
|
|
|
|