28 Kasım 2010 Pazar

Sn.Okan İnanç'tan 14. Hafta (İ.B.Belediyespor-Fenerbahçe) Maç Yorumu



İ.B.Belediyespor - FENERBAHÇE : (0 – 1)

Bu maçın kazanılması şampiyonluk yolunda çok büyük bir adım olacaktı. Oyuncusundan hocasına, yönetiminden taraftarına herkes de buna inanmıştı. Ne güzel futbol, ne iyi oynamak, Fenerbahçe takım olarak sadece bu maçı kazanmak istiyordu ve öyle de bir futbol oynadı. Bu maçta iyi oynayanlar vardı, vasatı geçemeyenler vardı ama kötü oynayan yoktu. Kaçırılan gollerde ne kadar şanssızlarsa rakibin kaçırdığı birçok pozisyonda da o kadar şanslıydılar.

Bu maçtaki futbola bir de gelecek maçlar açısından bakılabilir. Fenerbahçe’nin futbolunda değişen ne var değişmeyen neler şeklinde. Artı olarak gösterilebilecek yeni durumlar:

  1. İlerde basma. Takımca geri çekilme bitmiş top rakibin ayağındayken kaşı sahada pres başlamıştı.
  2. Gölge pres dediğimiz top rakibin ayağındayken geri geri çekilme bitmiş rakibe yakın pres uygulanmaya başlamıştı. Takımdan en az 5-6 kişi bunu uygulayınca rakibin takımca çıkma sayısı azaltılmıştı.
  3. Top rakip futbolcuların ayağındayken ona basan bir kişi varsa hemen onun yanına 2 Fenerbahçeli oyuncu daha yaklaşmakta sanki bir Avrupa Kupası oynanır görüntüsü çıkmaktaydı.
  4. Hücumda çoğalma ilk kez bu maçta en fazla uygulanır göründü. Örneğin goldeki Cristian’ın çizgiye yaklaşması ise neredeyse bir ilkti.

Bunlar bu maçtaki olumlu görünümlerdi ama hala çözülemeyen ama sıranın onlara geldiği belli olan sorunlar da devam ediyordu:

  1. Takım gene tek bir olumlu kontratak yapmadan maçı tamamlıyordu. Tekniği en fazla oyunculardan kurulu takımlardan birisi olan Fenerbahçe’nin olumlu hızlı paslarla bu karşı akınları yapamaması çok ilginç geliyor. Henüz çalışmalarda ele alınmamış gibi bir görüntü var. Kalelerine korner atılırken birkaç oyuncunun kontratak pozisyonu almaması da sanki bunu anlatıyor.
  2. Sol tarafta bir önceki hafta Andre Santos’un bu maçta da Caner’in rakibin açıklarını önleyemeyerek gol pozisyonları vermesi puan kaybına neden olabilecek kadar önemli hatalardı. Burada sadece bu boyuncuların değil stoperler dâhil tüm savunmanın hatasından söz etmek gerekir. Boş olarak gelen oyuncuyu görüp stoperlerden sol tarafta bulunanın onun önünü kesmeye giderken diğerlerinin de ortayı kontrole dönmesi gerekirken birkaç kez sol taraf tamamen boş bırakıldı. Antrenmanlarda birbirleriyle nasıl konuşulacağının da hatırlanmasıyla çalışmalar yapılması gerektiği açıkça anlaşılmakta. Bu biraz da Lugano’nu yokluğunun getirdiği bir sorun olabilir.
  3. Niang 2 pozisyonu gole çeviremedi ama asıl sorun onun topla fazla buluşamamasındaydı. Sakatlığı nedeniyle antrenmanlarda olsun, maçlarda olsun takımla fazla bir arada olamaması gollük pas organizasyonlarını henüz istenilen seviyeye getiremedi.


Takımın bu maçtaki en iyileri önemli kurtarışlarla gene her zamanki gibi başta Volkan olmak üzere, Mehmet Topuz, Cristian, Gökhan Gönül ve gene her zamanki gibi Alex’di. Yukarıda da değindiğim gibi kötü oynayan yoktu. Alex’in oyundan alınması ise hocasının kararıydı ve yorum yapmak kimsenin haddi olmamalıydı. Medya yazarcıklarının her birisinin başka bir yorum yapması ise tam bir uzaktan gazel okuma örneğiydi. Hani sanatçı sahnede şarkı söylerken bunu işiten çobanın dağ başında gazel okuması gibi.

Bu garipler, İ.B.Belediyespor’un kazanmasını istediklerinden sanki Fenerbahçe kazara, şansının yardımıyla kazanmışçasına yorumlar yapmaktalar. Oysa maçta, iki takımdan hem kişisel hem de takım istatistiklerinin tümünün Fenerbahçe’den yana olduğunu görmezden geliyorlardı. Üstelik Fenerbahçe bu maçta bir yenilik daha yapıyordu. Golünü attıktan sonra da sahanın her tarafındaydı ve maçın hâkimi pozisyonunu korumaya devem ediyordu. Bir de kaçan penaltının haksız verildiği iddiasındaki garipler var. Oysa Dia’nın ayaklarına Mahmut’un ayaklarını taktığı tekrarlarda açıkça izlendi. Üstelik maçta bir başka penaltı’yı da bu psikolojisi bozuk hakemimiz es geçmişken.

Fenerbahçe önündeki takımlarla arayı gittikçe kapatmakta. İlk yarıyı bu şekilde bitirecek olursa Şampiyonluğun en yakın adayı olduğunu taraflı tarafsız herkes kabul etmeye başlayacaktır. Gelecek hafta buluşmak üzere hoşça kalın.

YMM. Okan İnanç

okaninanc@superonline.com

http://www.yenicagymm.com/

23 Kasım 2010 Salı

Sn.Okan İnanç'tan 13. Hafta (Fenerbahçe-Bucaspor) Maç Yorumu



FENERBAHÇE - Bucaspor : (5 - 2)

Fenerbahçe taraftarı için çifte mutluluk taşıyan bir hafta geçti. Maç, taraftarın sevgilisi Alex’in üç bininci golü atmasıyla başladı. Hem de 30’lu saniyeler de atmasıyla. Sonra da arkası geldi. Güzel futbola eklenecek bir başka sıfat daha vardı, o da etkili futboldu. Orta sahada pres yapanları da vardı, göze güzel görünmesine ek gollük pasları verenler de vardı. Bu futbol Fenerbahçe’yi bu hafta izlenen takımlar içinde en kaliteli futbolu oynayan takım olarak göstermekteydi.

Ne var ki ikinci yarıya 3 – 0 önde başlayan Fenerbahçe takım olarak bu skoru da, bu güzel futbolu da yeterli bulmuş olacak ki bu futbolu bıraktı ve durdu. O kadar geriye çekildiler ki Alex ile Yobo sık sık iki ellerini yandan iterek devamlı arkadaşlarına “ileri çıkın” deme zorunluluğu duyuyorlardı. Top ayağına gelen oyuncu boş arkadaşını bulmakta zorlanınca ya ayağındaki topu kaptırıyor ya da zor durumda bulunan arkadaşına gönderdiği topu o kaptırıyordu. Önce kalesinde tehlikeler yaşamaya başladı sonra da golü gördü. Tabii yenilen gol biraz hareket getirdi. Hareket gelmesi de golleri getirdi.

Takımın iyileri ile vasat oynayanları ilk yarı, ikinci yarı diye ayıracak olsak başka başka değerlendirmeler ortaya çıkacaktır. Bu nedenle maçı bütünü ile ele almak daha doğru olacaktır. Volkan çok zor kurtarışlar yaparken serbest atıştan gelen topa çıkmamasını hata olarak değerlendirenler de vardı. Savunmada Bekir, başarılı futboluna devam eden Yobo ile iyi bir ikili oluşturmaya başladı ve Blica’dan daha iyi olduğunu da gösterdi. Birisi Brezilya Ulusal takımında sol bek, diğer Türk Ulusal takımının sağ beki. Gökhan Gönül hem savunmada gelen rakiplere yapışarak yaptığı preslerle hem de ileriye mükemmel çıkışlarındaki gole yakın oyunuyla kat kat üstün bir futbol oynuyordu. Santos’un en kötü yönü maçı da rakibi de önemsemeyen ve izleyiciye ters gelen ilginç top oyunlarıydı. Tabii bu ilginçlikler top kayıplarına da neden olunca seyirci tepkileri de gelmeye başladı. Bilica sanki ileriye pas atmamaya yemin etmiş görüntüsüne devam etmekte. Nasıl bir anlayış içinde olduğunu tahmin etmek de çok zor. Hocasının bunu istemesi halinde bile itiraz edip, “gerektiğinde ileriye atabilmeliyim hocam” demesi gerekir ki bir hocanın “orta sahada ayağına gelen her topu ya yanındakine ya da arkandakine ver, boş da olsa sakın ilerdeki oyunculara atma” demesi kadar saçma bir şey olamaz. Bu nedenle yuhalamalardan maç sonuna kadar o da nasibini aldı.

Aslında maç sırasında kendi futbolcusunu yuhalama tribün ayıbının hortlamasına ve moda olmasına Beşiktaş seyircisi neden oldu. Tribün Amigoları’nın yakınlığı dedikodularının gerçek olduğu düşüncesi akla gelmekte. Önce Santos sonra da Bilica bundan nasibini aldı. Sahada kendi seyircisi tarafından oyuncu ile bir empati yakınlığı kuracak olursanız bu oyuncu nasıl futbol oynayabilir düşüncesi aklınıza gelecektir. Sadece o oyuncu değil arkadaşlarının da morali sıfıra inecektir. Bu ayıba mutlaka son verilmelidir.

Alex 3001-3002-3003 almış başını giderken her takımın başına böyle bir futbolcu gerekli düşüncesindekiler haklı çıkıyordu. Orta sahada ayağına gelen topları kime atacağını önceden kararlaştırdığı gibi durumun değişmesi halinde aniden bu kararını değiştirebiliyordu da. Koşması gerektiğinde her golcünün yaptığı gibi herkesten önce rakip penaltı noktası civarına yetişiyordu. Üç binlikli üçlemesini de bu becerileriyle tamamladı bu ona hem yakıştı hem de büyük bir ödül oldu.

Niang’ın nasıl bir golcü olduğu attığı golden belli olurken Fenerbahçe’nin ona onun da Fenerbahçe’ye yakıştığı ortaya çıkıyordu. Semih’le ver-kaç yaparken onun kendisine o pası vereceğinden emin, kaleye arkası dönükken, 360 derece dönerek önüne geleceğini tahmin ettiği topu şutlayarak kalecinin uzanamayacağı uzak direğin dibine gönderiyordu.

Fenerbahçe sakatları iyileştikçe gücünü göstermeye devam ediyor. Yalnız ikinci yarıda da sakatlıklarla, kart cezalarıyla çokça karşılaşılacağı kesin olduğundan devre

arası takviyesinin de gerekli olduğu anlaşılmakta. “Devre arasında alınacak iyi futbolcu bulunamaz” görüşü bence yanlış. Dünyanın önde gelen takımlarının kadrolarına alınıp ilk onbirlerde yer bulamadıkları İçin kırgın olan çok sayıda kaliteli futbolcu devre arasını beklemekte. Fenerbahçe bu maçın ilk yarısındaki futboluyla şampiyonluk adaylarından birisi olduğunu gösterdi. Gelecek hafta buluşmak üzere hoşça kalın.

YMM. Okan İnanç

okaninanc@superonline.com

http://www.yenicagymm.com/

22 Kasım 2010 Pazartesi

Biz Bize Benzeriz ( Battala & Paixao )



Bursaspor'lu Battala ile G.Rangers maçını yönetecek Portekiz'li hakem Bruno Miguel Duarte Paixao

15 Kasım 2010 Pazartesi

Sn.Okan İnanç'tan 10. Hafta (G.Antepspor-Fenerbahçe) Maç Yorumu



Gaziantepspor - FENERBAHÇE : (2 - 1)

“Fenerbahçe üst sıralardaki takımlarla arasındaki puanları kapatmaya başladı, emin adımlarla yükseliyor. 6 da 6 yapacak olursa ilk yarıyı lider olarak dahi tamamlayabilir” düşünceleri tüm camiaya hâkimdi. Gaziantepspor maçına takımın da bu düşüncelerin ışığı altında iyi başladığı gözlenince ümitler de arttı. Üstelik de erken bir golle öne de geçilmişti.

Ne var ki bu maçı da gene ikiye ayırarak yazmak gerekecek. Fenerbahçe’nin golüne kadar oynanan kısım ile golden sonraki kısım olarak. Yenilginin nedenlerine aşağıda yer vermeye çalışacağım ama ilk bölümdeki rasyonel futboldan da söz etmek gerekli. Takımca koşup topa sahip olunuyor, olumlu paslarla rakip kontrol altında tutuluyordu. Alex’in ayağına geçen her top rakip kaleye ulaşan bir pozisyon olarak bitiyordu. Gol de böyle çok paslı bir akın sonrasında 18. dakikada, gene Alex tarafından onun ligdeki 100. golü olarak gelmişti zaten. Ona da yakışıyordu bu 100 gol.

İlk bölümde herkes görevini yaptığı gibi Baroni’nin bile olumlu oynamakta olduğu, maçı izleyenlerce yanındakine fısıldanıyordu. Stoch sol kulvarı çok güzel kullanıp rakip ceza sahasına olumlu toplar taşımaktaydı. Takımda vasatın altında oynayan yoktu. Şimdi de atılan bu güzel ve güzellikli golden sonrasının nedenlerine gelelim. Önde olduğu halde Fenerbahçe bu maçı neden kaybetmişti, onları sıralayalım:

  1. Fenerbahçe’nin hala çözemediği “kontratak beceri eksikliği” sorunu devam ediyordu. Bu, uzun zamandır galibiyeti koruyamamasının başlıca nedenini oluşturmakta. Kalesi sıkışırken top aktarılan Alex bile önüne gelen rakibi çalımla geçip açılanlara uzun pas atmayı düşünürken 3 kişinin batırması sonrası değil topu açmak çoğu zaman kaptırabiliyordu. Oysa topu aldığında yana doğru sürerek oyunu açacak olsa karşı kaleye doğru koşanların önüne daha rahat toplar gönderebilecek. (Bunu en iyi uygulayan 103 gollük sezonda Oğuz Çetin olmuştu.)

  1. Golden sonra bir futbol gerçeği olarak G.Antepspor daha çok çıkmaya başladığında orta saha “gölge pres” yaparak rakibi bastırarak karşılayacağına geri geri çekilerek kaleye yaklaşmalarına neden oluyordu. Eskişehir maçında geldiğinden beri en olumlu futbolunu oynadığı düşünülen Mehmet Topuz yanında oynayan Baroni’ye uyup en kötü maçını çıkartmaktaydı. Top rakipteyken bastıran, gerçek pres yapan yok gibiydi. Zaten orta saha Emre gibi bir emniyet supabını kaybetmişken yerini dolduran da olmayınca sonuç normal karşılanmalıydı.

  1. “Hak Verilmez Alınır” literatürünü futbola uygulayacak olsak bir futbol gerçeğine daha ulaşırız. “Pas Verilmez Alınır”. İşte Fenerbahçe’de bu ikinci bölümde pas almak için deplase olan, sağa-sola koşular yapan yoktu. Bu da çoğu zaman ayağındaki topu kaptırmamak için yanlış paslarla toptan kurtulma denemelerine yani pası alanların top kaybına neden oldu. Bunun nedenleri ya fizik yetersizlik nedeniyle fazla koşmakta zorlanma ya da sorumluluktan kaçma olur.

  1. Değişikliklerde hem gecikildi hem de herkesin düşündüğünün dışında yapıldı. Bu değişiklikleri takımı yönetenler daima herkesin aklına gelenin dışında çözümlerle gerçekleştirmekteler. İyi sonuç alındığında kahraman olmak bu hocalara daha cazip gelmekte. Semih en kötü maçını oynamaktayken değişikliklerde geç kalındı. Niang yedek çıkartıldığına göre en az 20 – 25 dakika oynayabilecek seviyede demektir. Oysa maçın ancak bitimine 5 dakika kala oyuna alındı. 75. dakikada Dia alınıp Semih çıktığında ise ilerde ayağında topu tutacak bir santrafor kalmamıştı.

Bu maçın kaybından sonra nedenler olarak bunlar akla gelmekte. Tabii sakatlıklar nedeniyle ideal onbirlerin uzun süre bir arada oynayamamaları da ligimizin bir başka ayıbı. Büyük takımlara karşı onları ve pahalı oyuncularını durdurma amaçlı olsun, gözlerini korkutma amaçlı olsun sakatlıklara neden olan sertlikler önlenmedikçe ligimiz yabancı oyuncular tarafından Katar liginden farksız sayılmaya devam edecektir. Burada iş Federasyona, Merkez Hakem Kurulu’na ve hakemlerimize düşmekte. Bu sakatlıkların nedeni sertliğe izin veren hakemlerdir.

Fenerbahçe’nin devre arasında en az 3-4 yeni transfer yapması halinde liderle arasındaki 8 puanlık farkın kapatılması olanaklıdır. Önünde yer alan takımların da düşüş günleri gelecektir. Tıpkı Bursaspor’un olduğu gibi. Şimdi kalan 5 maçın 15 puanla kapatılması şart oldu. Gelecek hafta buluşmak üzere hoşça kalın.

YMM. Okan İnanç

okaninanc@superonline.com

http://www.yenicagymm.com/

14 Kasım 2010 Pazar

Yettiniz Artık !!!





Hızır Hoşça'nın Yetti Artık!!! adlı yazısı

Türkiye Cumhuriyeti; başta büyük önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu vatan için gözünü kırpmadan kanını akıtmış, canını hiçe sayarak bu uğurda mücadele vermiş atalarımız tarafından kurulmuştur. Hiçbir etnik, dini ve ırk ayrımı güdülmeden; Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Arabı ile topyekün verilen onurlu bir mücadele ile...

Fenerbahçe Spor Kulübü de kurtuluş mücadelesinde rol alan diğer tüm vatandaşlarımız ve bağlı oldukları kitleler gibi bu savaşta çok önemli bir görev üstlenmiş ve Anadolu topraklarının düşmanlardan temizlenmesi için verebileceği en üst seviyedeki katkısını sunmuştur.

Böylesine onurlu ve her zümreye nasip olmayacak bir tarihe sahip olan Fenerbahçe Spor Kulübü hakkında, günümüzde duyulan nefret ve bunun beraberindeki düşmanca tutum had safhaya ulaşmıştır.

Anadolu'da gittiği deplasmanlarda adeta Yunan takımı muamelesi gören, Konstantinapol takımı sataşmaları ile ülkemiz hakkında bölücü tutum sergileyenlerce sonunun nereye gittiği tartılamayan hakaretlere maruz bırakılan Fenerbahçemize, şimdi de haddini bilmez bir meçzup ırkçı ve kışkırtıcı sözleri ile büyük bir hakarette bulunmuştur.

Daha önce de benzer örnekleri ile çeşitli yakışıksız sataşmalarla küçük düşürülmeye çalışılan tarihi onurlarla dolu kulübümüzün, mevcut oyuncuları hakkında ırkçılığın en ağır hali ile talihsiz yakıştırmalarda bulunan Barış Kuyucu denen akl-ı evveli şiddetle kınıyorum. CNNTürk gibi bir kurumun önemli bir pozisyonunda görevi olan bu kendini bilmez, hakettiğini yakında bulana kadar olabilecek her platformda tepki vermeye devam edeceğim.

Bir zaman, Haldun Boysan denen kendisini sanatçı(!) olarak nitelendiren bir başka akıl yoksunu tarafından da benzer sataşmalara maruz kalınmış ve bu durum büyük infial uyandırmıştı.

Fakat görüyoruz ki; bu tip insanlar, topluma akıttıkları zehirin cezasını bulmak yerine adeta ödüllendirilerek, meslek(!) hayatlarına devam edebilmektedir.

Bugüne kadar bu tip kişiliksizlere gerekli tepki oluşturulamamış olmalı ki; utanmazca, hayasızca, ahlaksızca bu ülkenin asırlık çınarı olan, tarihi erişilemez onurlu hatırayla dolu olan, ülke sporunun önde gelen büyük kulübü Fenerbahçe hakkında, çekinmeden kopasıcası dillerini uzatma cüretinde bulunabiliyorlar.

Oluşan tepki karşısında hemen internetteki hesabını silerek kurtulacağını zanneden Barış Kuyucu'nun vakit geçirmeden görevinden ayrılması ve kamuoyu önünde gerekli yaptırıma uğratılarak kamu vicdanının rahatlatılması beklentisindeyim.

Zamanında naklen yayın esnasında talihsiz bir dil sürçmesi ile veya anlık hata ile ağzından bir kesim hakkında yanlış ifadeler döküldüğü için bugün yok edilmişler arasında bulunan isimlerden çok daha büyük bir yanlışın içinde bulunan bu isim ve önceki benzer hataları işlemiş isimlerin toplumun önünde yer alan hallerinden uzaklaştırılarak bir daha bu ortamlarda bulunmamasını istiyorum.

Bu uğurda verilecek her türlü mücadelenin içinde olacağım.

Herkes haddini bilecek!


Hızır Hoşça

10 Kasım 2010 Çarşamba

Haftanın Sorusu




THY Euroleague'nin 4. haftası geride kalırken, tek namağlup takım hangisidir?

A) Fener
B) Bahçe
C) Fenerbahçe
D) Oley
E) Fener Bahçe Fenerbahçe Oley

Soruyu doğru bilseniz de bilmeseniz de Fenerbahçe kazanır.

9 Kasım 2010 Salı

Fenerbahçe'nin Türkiye Kupasına Ankaragücü ile başlaması sorunsalı.


Fenerbahçe gruplu statüye geçilen son 5 yılda 3. kez kupaya Ankaragücü ile başladı.
İlk ikisinde rakibini mağlup edip, kupayı finalde kaybeden Fenerbahçe bu defa baştan yenildi.

Bu durumda kader tersine dönmüştür, bir yere not ediniz Fenerbahçe bu sene kupayı kazanacaktır.Aksi olursa hatırlatınız , fakat olmayacak bu yazıyı Mayıs ayına kadar sandığa kaldırıyorum.

Mehmet Ali Mesruoğlu

Hızır Hoşça'dan Fenerbahçe Spor Kulübü Haftalık Maç Programı



Fenerbahçe Spor Kulübü Haftalık Maç Programı

Hafta:

08 Kasım 2010 / Pazartesi – 14 Kasım 2010 / Pazar

Tarih

Saat

Ev Sahibi Tak.

Misafir Takım

Müsabaka Adı

Yer

Yayın

Skor

08 Pazartesi

-

-

-

-

-

-

-

09 Salı

20.00

MKE Ankaragücü

Fenerbahçe

Türkiye Kupası

Grup 1. Maçı

Ankara

19 Mayıs Stadı

TRT

10Çarşamba

18.00

Kraliçeler

MKB Euroleasing

Bayanlar Eurolegue 3.Hafta

Caferağa SS

FBTV

20.45

Potanın Kralları

Montepaschi Siena

Turkish Airlines Euroleague 4.Hafta

Sinan Erdem SS

NTV Spor

11 Perşembe

-

-

-

-

-

-

-

12 Cuma

-

-

-

-

-

-

-

13Cumartesi

15.00

Potanın Kralları

MP Trabzonspor

Basketbol Erkekler Ligi 5.Hafta

Sinan Erdem SS

SporMax

16.00

Filenin Efendileri

Maliye Milli Piyango

Voleybol Erkekler Ligi

5.Hafta

TVF 50.Yıl SS

FBTV

17.00

Kraliçeler

İstanbul Üniversitesi

Basketbol Kadınlar Ligi 4.Hafta

Caferağa SS

FBTV

19.00

Gaziantepspor

Fenerbahçe

Türkiye Süper Ligi 12.Hafta

Kamil Ocak Stadı

Lig TV

14 Pazar

-

-

-

-

-

-

-