

Fenerbahçe- Beşiktaş: (1 - 1)
Fenerbahçe’nin kaçırdığı goller nedeniyle kaçırdığı galibiyet derbiye damgasını vuruyordu. İlk yarı başladığında sanki Beşiktaş bu maçta daha iyi gibi bir izlenim edinildiyse de ilerleyen dakikalarda Fenerbahçe oyunun hâkimiyetini ele geçirdi. Bu ele geçiriş öyle bir ele geçirişti ki şanssızlıkla kaçan goller olmasa devre 5 – 0 bitebilirdi. Beklenen gol 26. dakikada geldi. Bu gol bile inanılmaz bir şekilde önce kaçırıldı sonra atıldı. Niang da ilk derbi golünü atarken gol krallığı iddiasına uygun gol sayısını da arttırıyordu. İkinci yarı ilk yarının tam tersi bir Beşiktaş hâkimiyeti ile devam ederken oyuncuların hiç başaramadıkları, tek farklı galibiyeti koruma gayreti içinde oldukları hayretle izlenmekteydi. Bu kez de az sayıda da olsa golleri kaçıran veya Volkan’ın müdahaleleriyle uzaklaştırılan gol pozisyonlarını kaçıran Beşiktaş oluyordu. Tribünde bu dakikalar izlenirken hemen akla gelen ise Stoch oluyordu. İlk yarının başarılı ismi Emre’nin de çıkmasıyla kaliteli ayak sayısındaki bir eksilmenin tamamlanacağı düşünülüyordu. Aykut Kocaman ise değişiklik yapmak da hem gecikiyor hem de hayretler içinde Alex’in yerine kalitesi tartışmalı olan Cristian’ın alıyor, Stoch ise ısınmaya devam ediyordu. Bu düşünce ise, savunmaya önem verip, takım oyuncularının yaptığı “golün üzerine yatma düşüncesi” ile eş anlamlıydı.
Sonra Fenerbahçe için korkulan oldu ve beraberlik golü bir penaltıyla geldi. Penaltı, “Fenerbahçe’ye verilmeyenlerden ama normalde belki verilebilecek” tartışmalı bir penaltıydı. Penaltıda Volkan bu topu da çeldi ama içeri girmesini önleyemedi. Kalan sürede gol de atılabilirdi ama nedense oyuncularda bu gayret göze çarpmıyordu. Bunun nedeni ya kondisyon eksikliği ya da birbirlerine olan inanç eksikliği olarak düşünülebilir.
Fenerbahçe’de Selçuk, Cristian’dan daha yararlı bir oyuncu olduğunu ilerde, geride her topa yetişerek gösterirken, Emre, Gökhan, kaçırdıklarıyla değil ama pozisyonlara girmesiyle Niang takımın en iyileriydi. Tabii Lugano- Bilica ikilisi, uyumları ve gayretleri ile savunmanın diğer iyilerini oluşturuyorlardı. Ayrıca takımda vasatın altında oynayan yoktu. Takımın sadece golün üzerine yatma gayreti eleştiri konusu oluyordu. Bir de maçın kötüsü hakemden söz etmek gerekir. Sarı kartlarına erken başvuracak olsa oyuna hâkim olabilecekken tam tersini yaptı. Hem kartlarda çok geç kaldı hem de maçın hâkimi olamadı. Sanırım buna bir “Hakem Kompleksi” neden olmaktaydı. “Seyirci etkisinde kalmadığını ortaya koyma gayreti” buna neden oluyordu. Seyircinin sesi yükseldikçe o “yok bir şey” moduna girmeyi yeğlemekteydi.
Yazık oldu, maçın hakkı beraberlik değil, farklı bir skorla Fenerbahçe’nin kazanması şeklindeydi. Fenerbahçe kalite olarak ligin en üstün takımı olduğunu bu derbi maçıyla gösterirken her maçta ısıran pardon öpen takım olabilirse ligin de, bu puan kayıplarına rağmen en büyük şampiyon adayıdır.
YMM. Okan İnanç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder