

FENERBAHÇE - Trabzonspor: (2 - 0)
Maçın önemini bilen tüm takım oyuncularının bu bilinçle maça çıktığı maç başlar başlamaz anlaşıldı. Ayağa sert paslarla ve çok kişiyle kalkılan hücum örnekleri mutlak gol isteklerini anlatıyordu. Top rakipteyken de sanki bir Şampiyonlar Ligi maçıymışçasına 3 kişiyle pres yapıyorlardı. İlk gole kadar da maç bu şekilde oynanırken Trabzonsporlular ise sanki fırtınanın dinmesini bekleyen her biri birer fırtınazede gibiydiler. İlk 20 dakika böyle geçerken gol geldi zaten.
Kornerden golü atan Lugano, Aragones zamanının bir oluşumunu hatırlatırken belki kendi de o güzel taktiği hala hatırlamaktaydı. O taktikte, kornere kafa atışı düşünen oyuncular ceza sahasına doluşmayıp dışarıda bekliyor ve atıştan sonra topu izleyerek kaleye doğru koşuyorlardı. Savunma topa mı baksın, koşarak gelen rakiplere mi baksın ne yapacağını bilemez şekilde şaşırınca da topa vurmak kolaylaşıyordu. İşte Lugano’nu kafa golü böyle akıllı bir koşuyla gelmişti.
Trabzonspor daha ne yapacağını düşünürken 2. gol de geliverdi. Bu golde Niang ani hızlanma yetisinin karşılığını alıyordu. Rakip hücuma hazırlanırken presle kazanılan topun bekletmeden ortaya gönderilmesi tam Niang tipi oyuncular içindi. Savunma satandart koşu ile Niang’ı kontrol altında tutarak topa doğru giderken bu ani hızlanmayı beklemiyordu. Maç 2 – 0’a gelince Fenerbahçe bu yıl ki klasiğine döndü ve yavaşladı. Rakibi durdurarak skoru koruma düşüncesi tüm oyuncuları sarmıştı. İkinci yarıya da aynı düşüncelerle başlamışlardı. Hele 65. dakikada Selçuk’un çift sarı kartla oyun dışı kalması bu oyun tarzını kalıcı hale getiriverdi.
Selçuk’un sarı kartlarını ağır ama verilebilecek kart kararları olarak kabul edecek olsak bile Bünyamin Gezer’in bu maçtaki kötü yönetimini son yıllarda, daha doğrusu Haluk Ulusoy zamanının hakemlerinden beri görmemiştik. Zaten Bünyamin Gezer’i kötü bir hakem olarak bir kenara yazmam Ziko zamanına rastlar. Sakin bir şekilde maçları izleyen Fenerbahçe’nin bu Teknik Direktörü’nü sadece bir kere delirmiş gibi bağırıp çağırırken izlemiştik. O da Bünyamin Gezer’in hatalı ve tek taraflı yönetimine tepkisi nedeniyleydi. Bu izlenim bir kez daha gerçekleştiğine göre Bünyamin Gezer, bu ligin en kötü hakemi olarak kabul edilebilir.
Rakip de 10 kişi kaldıktan sonra Volkan’ın vakit geçirme taktikleri hiç hoş olmadı. Fenerbahçe’ye yakışmayan bu davranışları sanırım Volkan, Rüştü ağabeyinden öğrendi. Kalecilerin oyunu yavaşlatma arzusu takıma da yansıyor ve normal oyunlarını oynamak yerine hepsi “şu maç bir bitse de gitsek” havasına girince o üstün takımdan eser kalmıyor.
Fenerbahçe’nin, golü buluncaya kadar oynadığı futbolu her takıma karşı oynayacağı anlaşılmaktaysa da bu oyunu ilerleyen dakikalara da uzatması halinde şu anda 3. durumda olmasına rağmen şampiyonluğun en önemli adayıdır. Tabii bir de futbolcuların kendilerini “İstanbul’un Gece Hayatı” na olabildiğince az kaptırmaları şartını da unutmadan.
Gelecek maçta buluşmak üzere hoşça kalın.
YMM. Okan İnanç